4 Eylül 2014 Perşembe

"Ütopyalar güzeldir"

Aslında bu aralar pek iyi olduğum söylenemez. Bir depresyon havuzunun içinde, adeta boğuluyorum. Hem de çırpınmadan.. Kabullenmiş gibi..

Sonra bendeki bu durumu farkedip, duruma el koymak isteyen çok yakın bir arkadaşım çıka geliyor karşıma. Ve soruyor: Elinde sınırsız imkan olsaydı neler yapmak isterdin?

1 aydır "ha yazdım ha yazacağım" derken, esas bugün farkettim neler yapmak isteyebileceğimi.
Açıkcası bu beni ürküttü de..
Çünkü ben bir süper kahraman değildim, bir mesih değildim. Daha normal bir şey isteyebilirken neden bunu içten içe tercih etmiştim? Neden bu düşüncenin hayaliyle, umutsuzca yaşıyordum ki? Günün birinde çikolata havuzunda yüzme ihtimalim bile daha gerçekçiydi. 
Bana yazıktı. Çok yazık..

...


Elimde sınırsız imkan olsaydı, kesinlikle ve kesinlikle dünyayı değiştirmeye çalışırdım. Çünkü bunu hakediyor. Huzuru, barışı, mutluluğu, güzel bir geleceği...
Kötü, savaşçıl düşünceyi ortadan kaldırmak isterdim. Herkesin barış içinde, güzellikle yaşaması için çalışırdım. Tabi ki sınırsız imkanlarımla..

Buna aslında terimsel olarak, ütopya denir. Ve eminim ki, cehalet ve kibir sürdükçe de asla barışı ne insanoğlu tam anlamıyla tadabilecek ne de üzerinde yaşadığımız dünyaya tattırabilecek. 
Yine de "Ütopyalar güzeldir"..

Ama bu düşünceden sıyrılıp, bir alt boyuttaki yapmak istediklerime gelecek olursak 2 şeyin orada gerçekleşmek için sabırsızlıkla durduğunu görebiliriz: Hayvanlarla yaşamak ve dünyayı gezmek.

Evet, bu kadar. :)  Benim gerçekten hayattan beklediğim bu kadar. Ama bu başlıkları biraz daha açmak da fayda görüyorum:

Küçükken 3 adet meslek hayalim vardı: Ya bilimadamı olacaktım, ya arkeolog, ya da müzisyen. Piyano hocam üniversitede öğretim görevlisi olduğu için ve konservatuarların durumundan yakındığı için annem de konservatuara ve güzel sanatlar lisesine olabildiğince net bakıyordu. Sonuç kesindi: Olmayacaktı. 
Yani benim bir şıkkım, zorla silinmişti. Elbette pes etmemiştim, fakat sonra gerçekle yüzyüze gelince pes edecektim..
Geriye arkeolog olmakla bilimadamı olmak kalmıştı. Kafamdaki bilim, astrofizik-astrobiyoloji idi. Bir yandan arkeolojiyle ilgili kitapları ansiklopedileri okurken bir yandan uzayla ilgili kitapları dergileri olabildiğince okuyordum. İlkokulda kızlar Hey Girl dergisi alırken ben Bilim Çocuk ve Bilim Teknik dergilerine üyeydim. Duvarlarımda şarkıcıların posterleri değil, gezegenlerin ve hayvanların posterleri  asılıydı. 
Bu dergiler sayesinde farkettim ki, hayvan sistematiğine karşı daha fazla merakım vardı. Bende bunu üniversite zamanına kadar ilerletebildiğim kadar ilerlettim ve biyoloji okumaya karar verdim. Hayalim ise, o belgesellerde gördüğüm vahşi yaşam biyologları gibi olup hayvanlarla beraber yaşamak, onlara yardımcı olmaktı. 

Para, mal, mülk umurumda değildi. İçimdeki bu birikmiş sevgiyi, şefkati onlara vermek istiyordum. Çünkü yavaş yavaş anlamaya başlamıştım ki, insanlar cehaletleri ve kibirlerinden ötürü, aslında bu sevgiyi, şefkati, merhameti haketmiyorlardı.  Ama doğa ve hayvanlar öyle değildi.. Verdiğimiz zararı ve acıyı, biraz olsun dindirmek istiyordum onlarda. 
Ve, huzuru yakalamak.

Dünyayı gezmekten kastım ise, yok Avrupa turu yok Amerika turu değildi. Ben gerçek olan dünyayı gezmek istiyordum. Dağları, denizleri, okyanusları, kanyonları, savannaları, gölleri, mağaraları, kutupları.. Eşsiz güzellikte olan her şeyi, kendi gözlerimle görmek isterdim; belgesellerle değil. İşte bunun için sınırsız imkan lazım. Gerçekten böyle imkanlarım olsaydı, bu hayalimi gerçekleştirirdim. Ardından da Afrika'ya gider, orada bir milli parkta hayvanlarla çalışırdım. Sonra da "Aslanlara Sarılan Kadın" diye belgesel çekerdim. Şahane değil mi?


Belki bu 2 hayalimi de gerçekleştirebilirim bir derece. İnsan yetinmeyi bilmeli, değil mi?
Ama esas hayalimden hiç ama hiç emin değilim. Ha çok isterdim, o ayrı. Ama dedim ya, ben ne super kahramanım ne de mesih.. İnsanlar hala birbirlerini dinlemiyorken, çok zor bir şeyleri düzeltmeye çalışmak, radikal değişiklikler yapmak. 

Neden bu hayalleri benimsemiş haldeyim onu da bilmiyorum. Neden daha normal, daha bencil şeyler isteyemiyorum? Nedir bu maneviyata ve doğaya olan düşkünlüğüm? 

İşte böyle zamanlarda, ait olma hissiyatını kaybedip, sonsuzluğa doğru yelken açmak istiyorum..  Bir daha asla, geri dönmemecesine. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder